Cassius Clay doğumlu Ali, birçok profesyonel ve eleştirmen tarafından 20. yüzyılın en önemli sporcusu olarak kabul ediliyor.
“En Büyük” olarak bilinen Ali, boksu sivil haklar ve insani meseleleri savunma platformu ve kendini ifade etme biçimi olarak kullanacaktı.
Tüm zamanların en iyi boksörü olarak kabul edilmesine rağmen Ali, hayatı boyunca ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etti. Ali’nin inançlarına olan bağlılığını gösteren bir hikaye şöyledir:
Ali, 1960 Olimpiyatları boks turnuvasında henüz 18 yaşındayken altın madalya kazanmıştı.
Memleketi Louisville, Kentucky’ye döndü ve burada yerel gazeteler tarafından kendisine hakaretlerle anıldı. Başarılarından gurur duyan Ali, bir gece altın madalyasını takarak zaferini kutlamak için dışarı çıktı.
Bir lokantaya girdiğinde Ali’ye hizmet reddedildi.
Garsonun onu karakterinden değil, yalnızca teninin renginden tanımasına öfkelenen Ali, madalyasını bir köprüden Ohio Nehri’ne attı. Bunu, ne başarırsa başarsın, asla karakterine göre değil, fiziksel özelliklerine göre yargılanacağını hissettiği için yaptı.
Ali’nin 56 galibiyet (37 nakavt) ve 5 mağlubiyetle inanılmaz bir kariyeri vardı. Kariyerinin sonuna doğru Ali, emekli olmasına neden olan Parkinson hastalığının belirtilerini gösterdi.
Ali, dans ediyormuş izlenimi veren “Ali shuffle” gibi hareketlerden oluşan kendine özgü boks stiliyle tanınıyordu.
Ağır bir vurucu olarak kabul edilmiyordu, ancak rakiplerini yormak için saldırılardan kaçmasına olanak tanıyan ve Ali’nin daha agresif olmasına olanak tanıyan kaçma ve çevik yetenekleriyle tanınıyordu.
Ali, şiirsel yorumuyla, hüsnükuruntuyla ve cömert tavrıyla dünya çapında milyonlarca insana ilham vermeye devam edecekti.
Fotoğrafçı: Zenon Texeira
